top of page

"BİRKAÇ SANİYE HAYAT KURTARIR !" DEPREM ERKEN UYARI SİSTEMİ

Yazarın fotoğrafı: Zeynep TurkerZeynep Turker

Birazdan deprem olacağını bilseniz ne yaparsınız?


Depremde çocuklarıma yetişemedim diye ağlayan anne babaları, annemi kardeşimi kurtaramadım diyenleri hatırlayın. Birkaç saniyeleri olsaydı, sonuç farklı olabilirdi.


Uyuyan birinin deprem olduğunu anlaması için geçen ortalama süre 41 saniye imiş.

Kendine gelip ne yapacağına karar verdiği süre ise tamamen o anda nasıl davranacağına bağlı. Ölümle yüz yüze gelmek herkeste farklı bir reaksiyona sebep oluyormuş.

Kimi insanlar anında harekete geçerken, kimileri donup kalabiliyor, kimileri durumla son derece alakasız bambaşka bir şey yapmaya başlayabiliyorlarmış (şarkı söylemek, hamur yoğurmak gibi)


1-7 Mart Deprem Haftası nedeniyle, bugüne kadar depremle ilgili bahsetmediğim ne var diye düşünürken, EDIS le tanıştım.


EDIS fay hattı ve etrafındaki en etkili noktalara yerleştirilmiş yüksek teknoloji deprem istasyonları ile depremi yerinde tespit ederek depremden etkilenebilecek bölgelere erken uyarı gönderen ve tedbir almayı sağlayan yapay zeka tabanlı bir sistem.


"Hani deprem olmadan önce haber verilemiyordu, bu nedir acaba?" diye merakla Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa kampüsündeki Teknopark'a gittim ve EDIS'in kurucusu Ali Emre Erişen'den sistemi dinledim.

Bir deprem bilimi uzmanı ya da mühendis değilim, öğrendiklerimi dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.


Deprem olmadan önce haber veren insanların kendilerini güvene almalarına, koruyabilmelerine, önlem almalarına fırsat veren erken uyarı sistemleri, deprem hatları üzerindeki tüm ülkelerin gündeminde. Japonya, Meksika, Amerika gibi pek çok deprem ülkesi gibi ülkemizde de deprem olmadan önceki uyarı sistemleri üzerinde teknolojik araştırmalar yapılıyor. Bu araştırmacı kurumlardan biri de EDIS.


EDIS'le ilgili basında çıkan "depremi 40 saniye öncesinde haber veren sistem" gibi başlıkların yanıltıcı olduğunu belirterek anlatmaya başlayayım. Deprem olmadan önce şu kadar saniye/dakika diye sabit bir süre verilemiyor, bu süreyi sistem, depremin merkezine olan uzaklığa göre hesaplıyor.


Bu noktada bahsetmem gereken iki deprem dalgası var; "P dalgası ve S Dalgası"

Bu diyagram, bir depremin yeryüzündeki varsayımsal S ve P dalgası yayılımını göstermektedir. P dalgaları (sarı oklar) manto ve çekirdeğe nüfuz edebilir, ancak S dalgaları (kırmızı oklar) sadece manto boyunca ilerleyebilir.
Bu diyagram, bir depremin yeryüzündeki varsayımsal S ve P dalgası yayılımını göstermektedir. P dalgaları (sarı oklar) manto ve çekirdeğe nüfuz edebilir, ancak S dalgaları (kırmızı oklar) sadece manto boyunca ilerleyebilir.

Deprem oluştuğunda yeryüzüne sırasıyla iki çeşit hareket dalgası ulaşıyor:


P (Primary- öncü) Dalgası  yıkıcı özellik içermeyip yayılımı yere paralel ilerleyen , diğer sismik dalgalardan daha hızlı hareket eden ve bu nedenle bir depremden etkilenen herhangi bir yere veya bir sismografa ulaşan ilk sinyal ya da titreşim.


S (Secondary-ikinci) Dalgası uzaktaki bir depremden bir sismografa p dalgalarının ardından yer yüzeyine göre dik yönde hareket eden ikinci ulaşan dalga. P dalgasından %60 daha yavaş.


P dalgaları tıpkı ses dalgaları gibi, katılarda, sıvılarda ve gazlarda hareket edebilirken, S dalgaları sadece katı maddelerde hareket ediyor.


Deprem (sarsıntı) saniyede 3,5 km hızla ilerliyormuş.


Japonya deprem erken uyarı sistemi üzerine en çok çalışan ülkelerden. Japonya kıyılarının aktif fay hatlarına uzaklığı yaklaşık 350 Km imiş. Depremin saniyede 3,5 km mesafe kat ettiğini dikkate alırsak, depremin merkezinden yayılan S dalgasını takiben itibaren sarsıntının karaya ulaşması için geçen süre yaklaşık 100 saniye. Aktif fay hatları ile Japonya sahili arasındaki yüzlerce küçük adacığa yerleştirilen ivme ölçerlerden alınan verilerin toparlanması sarsıntının başlayacağının belirlenmesi 44 saniye sürüyormuş. Bu hesaba göre erken uyarı sistemi devreye girdiğinde sahil kesiminin sarsıntı öncesi hala 56 saniyesi kalıyor.


Amerika Japonların verileri teyit ettikleri 44 saniyeyi 12 saniyeye indirebilmiş.


Meksika'da depremin merkezine çok yakın olan şehirlerde kaçmak ya da kendini güvenceye almak için yeterli süre kalmıyormuş. 1985 de 8,1 şiddetinde depremle yerle bir olan Meksika, erken uyarı sistemi çalışmalarında deprem merkezlerine yakın olan şehirlerde bu sistemi süre nedeniyle kullanamayacağını kabullenip, daha uzaktaki şehirlerin uyarılması üzerine yoğunlaşmış.


İstanbul; Fay hatlarıyla şehrin arasındaki mesafenin 35 km civarı olduğunu düşünürsek İstanbul'un Japonya'da olduğu gibi verilerin toplanıp iletilmesi ve uyarının gönderilmesi için geçen 44 saniye gibi bir süresi kalmıyor.


EDIS in yapay zeka ile geliştirdiği yazılımda amaç S dalgasından önce oluşan ve daha hızlı hareket eden P (primary-öncü) dalgasının algılanması. Sismik sensörlerin bir depremden yayılan ilk enerjiyi, P dalgasını tespit ederek bilgiyi veri merkezlerine iletmesi ve burada bir yazılımla depremin yerini, büyüklüğünü hesaplanması yoluyla hasara neden olan güçlü sarsıntıyı getiren ikincil S-dalgalarının gelişinden önce uyarı sağlanması amaçlanıyor.


"Madem bu dalgalar biliniyordu, daha önce neden yapılamadı" diye sorduğumda da yanıt teknolojideki ilerleme oldu. Fiber optik hatların yaygınlaşması ve kullanılan işlemcilerin kapasitelerinin yükselmesiyle deprem erken uyarı sistemlerinde daha hızlı ilerleme sağlanabilmiş ve 2019 yılında yapay zekanın P dalgasını algılayabildiğini görmüşler. Sistem üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırarak geliştirmiş ve 2022 de uygulamayı kullananlara depremin üssüne olan uzaklıklarına göre sarsıntının büyüklüğünü ve ne kadar sürede başlayacağını bildiren erken uyarı sistemini çalıştırmayı başarmışlar.


Hepimizi endişelendiren İstanbul'a bakalım. İstanbul'un doğrudan altından geçen bir fay hattı yok, ancak şehrin güneyinden, yani Marmara Denizi'nin altından geçen yaklaşık 200 kilometre uzunluğundaki Kuzey Anadolu Fay Hattı var. Bu fayın bazı bölgelerde sahile uzaklığı 15 km. Basitçe hesaplarsak, 15 km mesafede bulunan faydaki bir kırılmanın tetikleyeceği sarsıntı 4,2 saniyede en yakın sahile varıyor. Depremin merkezine uzaklıkla orantılı olarak sarsıntının şehrin diğer bölgelerine ulaşacağı süre uzuyor.


Evet saniyelerden bahsediyoruz burada ama bu tip durumlarda her saniye çok kıymetli.


Uyarıyı geldiğinde sarsıntıya birkaç saniye varsa, yakındaki güvenli bir noktaya ulaşma ihtimali olabilir, en azından çök-kapan-tutun pozisyonu alınabilir, etraftakiler uyarılabilir.


Bulunulan yerden kaçmak için yeterli süre olmasa bile bir araya gelinebilir. Hatırlarsanız, kurtarma çalışmalarında her binada, kat kat ve odada, birbirinden ayrı kalan her can için ayrı ayrı kurtarma çalışmaları yapıldı. Bazı enkazlarda kurtarma çalışmaları günler sürdü. Birkaç kişinin bir araya gelmesi mümkün olabilseydi, tek tek tespit etmek yerine daha küçük bir alanda yapılan çalışmalarla kurtarma sürelerinin günlerden saatlere indirilmesi mümkün olabilirdi. Her saniyenin hayati olduğu böyle bir durumda bu çok daha fazla canın kurtulması demek.


Sadece insanlar için değil, erken uyarı sistemi endüstrilerde de depremin neden olabileceği büyük zararların önüne geçilmesine yardımcı oluyor. Depremin birincil etkisinin yanı sıra, doğalgaz ve elektrik kaynaklı patlamalar, yangınlar, açılamayan kapılar ve düşen cisimler gibi ikincil nedenlere bağlı yaralanma ve can kayıpları da oldukça yüksek zararlara sebep oluyor. 24 saat çalışan fabrikaların bir sarsıntıya aniden yakalanmalarının çok ciddi fiziksel hasar olacağı gibi, zararın giderilmesi için harcanacak sürelerin uzaması büyük finansal kayıplara neden olabilir. Böyle bir uyarı ile üretim hattının kendini kapattığını, etrafında veya üstünde çalışanların güvenli bir noktaya kaçabildiklerini, çalışır durumdaki her bir makinenin sarsıntının da etkisiyle daha da artabilecek zararlarının azaltılması mümkün.


Aniden yakalanılan sarsıntı gibi, önceden gelen bir uyarı insanları telaşa sokacak, panik yaratacaktır. Panik halindeki insanlar canlarını kurtarmak için düşünmeden hareket edebilirler, bu sırada pek çok engelle de karşılaşmak olası. Depremler sonrası izlenen videolarda insanların can havliyle kapıları kırdığı, bariyerlerden ve kaçışan diğer insanların üzerinden atlayarak kaçmaya çalıştıkları gözlenmiş. Erken uyarı sistemini sistemlerine entegre eden büyük binalarda, uyarının gelmesini takiben insanların kaçışını yavaşlatan ya da engelleyen faktörlerin ortadan kaldırılması ( kapıların, turnikelerin açık kalması gibi) hedeflenmiş.

Deprem anında asansörde olduğunuzu düşünün, hareket halindeyken, böyle bir sinyal sonrası kalan süreye göre sizi en yakın ilk kata götürüp, kapıları açsa derin bir oh çekmez misiniz?


İstanbul, her gün milyonlarca insanın yollarda olduğu bir şehir. Ulaşımda artık yerin altını da çok sık kullanıyoruz. Yerin, hatta denizin altında olmak tedirgin etse de Avrasya Tüneli, Marmaray, Metro hatları korktuğumuzun aksine depreme karşı dayanıklı inşa edilmiş yapılar ve bir afet anında da İstanbul un lojistik operasyonlarının önemli merkezleri olarak belirlendiler. Hızla giden bir tren, sarsıntı anında raylardan çıkar ve devrilirse bu tüm ağın tıkanması anlamına geliyor. Bu sistemle uyarı sinyali treni yavaşlatıp durdurarak devrilmesini engellemeyi hedefliyor, bu sayede sarsıntı sonrası metro hatları açık ve tüm şehrin iyileşme sürecinde aktif olarak kullanılabilir durumda oluyorlar.


Sizin de aklınıza gelmiştir; ya Yanlış alarm olursa? Sistem, fay hatlarına yerleştirdikleri istasyonlarındaki ivme ölçerlerin en az 3 tanesi teyit verirse uyarı gönderecek şekilde tasarlanmış, bu sayede her sarsıntı ihtimalinde panik yaşanmamasını da hesaba katmışlar.


Deprem erken uyarı sistemleri insanları bir önlem almaları için uyarmakla kalmayıp, trenlerin yavaşlatılması, üretimdeki makinelerin durdurulması, su-gaz vanalarının kapatılması, yedek jeneratörlerin çalıştırılması, kamu duyurularının yayınlanması gibi otomatik eylemlerin devreye alınması için pek çok ortaklıkla birlikte çalışıyor.


Başta kamu kurumları olmak üzere sistemin sağlayacağı faydalarını gözden kaçırmayan özel sektör deprem erken uyarı sistemine ilgi göstermiş. Bugün ülkemizin güzide sanayi kuruluşları bu sistemi kullanmaya başlamışlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı deprem bölgesindeki konutlardan başlayarak uygulamanın yayılması için aksiyonlarını başlatmış. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ulaşım ağları ile başlamış, şimdi de tüm şehir sakinlerinin erişebileceği model üzerinde çalışıyormuş. Deprem haftası etkinlikleri nedeniyle konuştuğum AXA Sigorta, çalışanları için EDIS aplikasyonunu almış. Bu arada Axa'nın bu sistemin başından beri önemli destekçilerinden biri olduğunu öğrendim. Sigorta açısından da bu sistemler olası hasarların azalmasında etkili olabilir. İstanbul'da her yıl yeni plazalarla yükseliyor, pek çok plaza ve iş merkezi EDIS'i bina sistemlerine entegre etmiş. Sırada hastaneler, okullar var.


DASK, AFAD gibi kurumlar da erken uyarı sisteminin yaygınlaşması için çalışmalarına devam ediyorlarmış.


Amaç tek, mümkün olduğunca çok insanın can güvenliği.


Bu sistem ilk tanıtıldığında bilim insanlarının aralarında tartıştıkları bir süreci atlatmış. Günün sonunda konsensus sağlanmış, teknolojik yatırımlar ve geliştirme çalışmaları devam ediyor (sistemin tesislerin ihtiyaçlarına göre ayarlanması, tasarımı yeni geliştirilen cihazlar gibi)


Bu sistemle yurtdışına teknoloji ihracında çok önemli bir adım daha atıyoruz. Türkiye'den çıkan bu girişim oldukça ilgi görmüş ve benimsenmiş. Deprem riskiyle koyun koyuna yaşayan her ülke için bu bir referans, ilham kaynağı ve işbirliği fırsatı olmuş.


Can kurtarmayı hedefleyen her proje dikkate değer ve desteği hak eder.


Şehirlerin depreme dirençli duruma getirilmesi çalışmaları hızla sürse de, milyonlarca konutun dönüşümü hemen olamayacak. Kentsel dönüşüm hızlanmış olsa da İstanbul' da yüzbinlerce depreme dayanıksız konutun yenilenmesi en az 20 yıl gerektiriyor. Depremin ne zaman olacağı bilinmediğine göre, dirençli şehirler ve yapıların inşası devam ederken insanların can güvenliği için deprem erken uyarı sistemleri ve çözümleri de yaygınlaşmalı.


Depreme nerede yakalanacağımız belli değil. Telefonunuzda böyle bir uyarı sisteminin olduğunu ve birkaç saniye sonra büyük bir sarsıntı olacağı uyarısını verdiğini düşünün. Bu sayede önümüzdeki birkaç saniye veya daha fazlasında neler yapabileceğimizi şimdiden planlayabiliriz. Bu özelliği ile sistemler, bireysel risk yönetimi ve farkındalığı teşvik ediyor.


Bu görüşmeyi yaptığımız gün Ali Emre Erişen Meksika'ya gitmek üzere yoğun bir hazırlık içindeydi. Ziyaretlerinin sonrasında tekrar görüşmek üzere sözleştik.


İnsanların can güvenliği ve huzuru en başta devletlerin, kamu veya özel sektör fark etmez her kurumun birinci sorumluluğudur. Bugün EDIS' le ülkemizde, yazının sonunda örnekler verdiğim diğer ülkelerde ilerleme gösteren Deprem Erken Uyarı Sistemleri teknolojilerinin desteklenmesini, bu alanda çalışan tüm kurumların, heyecan ve emekleriyle sistemleri çok daha ileriye taşımalarını ve dünyadaki her insana ulaştırmalarını dilerim.


Herkese güvenli günler.





Dünyadan EWW (Earthquake Early Warning) Deprem Erken Uyarı Sistemleri Çalışmalarından Örnekler;


Çin'deki en eski deprem uyarı sistemi 1990'larda inşa edilmiş. 2008 Sichuan depreminin yarattığı yıkım, Çin'in ülke çapında deprem erken uyarı sistemlerine (EEWS) yatırımı tetiklemiş. 2019'da, ulusal uyarı sisteminin bir parçası olan Chengdu Hi-Tech Afet Azaltma Kurumu, şok dalgası gelmeden 10-27 saniye önce çeşitli ilçeleri 6.0M'lik bir deprem konusunda başarıyla uyarmış. 2023'te Çin Deprem İdaresi, üç ulusal merkez, 31 il merkezi, 173 il ve belediye merkezi tarafından yönetilen 150.000 izleme istasyonu ile ulusal EEWS'nin tamamlandığını duyurmuş. Bu, dünyada türünün en büyük sismik ağı olarak biliniyor.


SASMEX olarak bilinen Meksika Sismik Uyarı Sistemi 1991 yılında faaliyete geçmiş ve 1993 yılında kamuya açık olarak uyarı yayınlamaya başlamış. Başlangıçta Mexico City'ye on iki sensörle hizmet ve şu anda 97 sensöre sahip olan sistem Meksika'nın çeşitli orta ve güney eyaletlerinde can ve mal güvenliğini korumak üzere tasarlanmış.


ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu (USGS), Ağustos 2006'da Amerika'nın Batı Kıyısı için bir erken uyarı sistemi araştırma ve geliştirmeye başlamış ,2018 de Oregon ve Washington'u uyarmak için devreye alınmış. ShakeAlert adı verilen sistem 2018'den itibaren halkı uyarabilse de, çeşitli özel ve kamu dağıtım ortakları mobil uygulamaları tamamlanmasına ihtiyaç duyuyor. 2019'da Cal OES, mobil uygulamaları ve Kablosuz Acil Durum Uyarıları (WEA) sistemini kullanarak Kaliforniya'da uyarı dağıtım sisteminin eyalet çapında kullanıma sunmuş. Kaliforniya, depremleri insanlar hissetmeden önce tespit etmek için eyalet genelindeki yer hareketi sensörlerini kullanarak ve Kaliforniyalıları bir depremden önce "Yere Yatın, Korunun ve Dayanın" konusunda bilgilendiren bir sistem kullanıyormuş.


Japonya; Deprem Erken Uyarısı, Japonya sismik ölçeğine göre 5 veya daha büyük bir depremin beklendiği durumlarda halkı uyarmak için yayınlanıyor Japonya sismik ölçeğinde 3 veya daha büyük (veya Richter büyüklük ölçeğinde 3,5 veya daha büyük) bir deprem beklendiğinde veya P veya S dalgalarının genliği 100 galden fazla olduğunda Ulusal Meteoroloji ve Hidroloji Hizmetlerine bir deprem tahmini gönderiliyor. Sistem, deprem hasarını en aza indirmek ve güçlü yüzey dalgaları gelmeden önce insanların sığınaklara girmesini veya tehlikeli bölgeleri tahliye etmesini sağlamak için geliştirilmiş. Demiryolları tarafından trenleri yavaşlatmak ve fabrikalar tarafından deprem vurmadan önce montaj hatlarını durdurmak için de kullanılıyor.[


Küresel Sistemler;

Earthquake Network (Deprem Ağı) ; 2013 'de Bergamo Üniversitesi'nden Francesco Finazzi, akıllı telefon ağlarına dayalı kitle kaynaklı bir deprem uyarı sistemi geliştirmeyi ve sürdürmeyi amaçlayan Deprem Ağı araştırma projesini başlatmıştır. İnsanlar akıllı telefonlarına "Deprem Ağı" Android uygulamasını yükleyerek projede yer alabiliyorlar.


MyShake ; 2016'da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley'deki Sismoloji Laboratuvarı MyShake mobil uygulaması sarsıntıları kaydetmek ve bu bilgileri laboratuvara geri iletmek için sabit ve bir güç kaynağına bağlı telefonlardaki ivmeölçerleri kullanıyor. Sistem, 4,5 veya daha büyük depremler için otomatik uyarılar yayınlıyor 2016 dan bu yana dünya çapında yaklaşık 400 depremi kaydetmiş.


Android Deprem Uyarı Sistemi; 2020'de Google, Android işletim sisteminin depremleri tespit etmek için cihazlardaki ivmeölçerleri kullanmaya başlayacağını (ve verileri şirketin "deprem algılama sunucusuna" göndereceğini) duyurmuş. Başlangıçta, sistem yalnızca deprem verilerini toplamış ve uyarı vermemiş. 2021'de Google, uyarı sisteminin Google'ın kendi algılama yeteneklerine dayalı uyarılar alan ilk ülkeler olan Yunanistan ve Yeni Zelanda'da kullanıma sunduğunu duyurmuş. Google'ın uyarıları Haziran 2021'de Türkiye, Filipinler, Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'a kadar genişlemiş. Milyonlarca telefon Android ile çalıştığından, bu dünyanın en büyük deprem tespit ağı olabilir.


OpenEEW 2020'de Linux Vakfı, IBM ve Grillo, düşük maliyetli bir sismometre, bulutta barındırılan algılama sistemi, gösterge paneli ve mobil uygulama için talimatlar içeren ilk tamamen açık kaynaklı deprem erken uyarı sistemini duyurmuş. Akıllı telefon tabanlı deprem erken uyarı sistemleri, deprem kırılma bölgesine yakın yoğun bir kullanıcı ağına bağlıyken, odak daha çok uzakta olan bölgelere uygun maliyetli cihazlar sağlamak olmuş.





 
 
 

Comments


bottom of page