top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Turker

DEPREMİ ÖNCEDEN BİLMEK MÜMKÜN MÜ? T-RUPT

Güncelleme tarihi: 4 gün önce

Ülkemizde yaşanan depremlerin izleri yediden yetmişe hepimizin hafızalarında. , 1967 Adapazarı depremi,1992 Erzincan Depremi, 1999 Kocaeli (Gölcük) ve Düzce depremleri, 2011 Van depremi, 2020 Elazığ depremi, 2020 Seferihisar-Samos (İzmir) depremi, 2023 Kahramanmaraş depremleri...


Son 55 yılda ülkemizi sarsan bu büyük depremler Türkiye’de sismik aktivitenin ne denli yüksek olduğunun açık bir kanıtı oldu.


Her defasında yürekler dağlandı, yıllardır üst üste hem maddi hem manevi olarak yıkıldık. Acılar bitmedi, kayıplar unutulmadı, herkeste derin izler bıraktı.


Depremler sadece ülkemizde olmuyor. Daha geçtiğimiz günlerde ABD’nin batısında Kaliforniya Mendocino fayında 7.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Ardından tsunami uyarısı yapıldı, bu uyarı bir süre sonra kaldırıldı. Mendocino fayı, Kaliforniya’nın kuzeyinde San Andreas fayı ile birleşerek karmaşık bir fay sistemi oluşturuyor. San Andreas fayı uzunluğu nedeniyle Kaliforniya için potansiyel bir felaketin en iyi bilinen kaynağı (Filmi bile var). San Francisco Körfez Bölgesi’nde de hissedilen deprem, gözleri, donanım, yazılım, hizmetler ve özel sistemlerde bilgi teknolojileri alanındaki üsse, Silikon Vadisi’ne çevirdi


Hiçbir bina için depremde asla yıkılmaz denemese de Kaliforniya'daki binaların yüksek deprem tasarım standartlarından birine göre inşa edilmiş olması, büyük bir depremde çökme olasılıklarını azaltmaya yardımcı oluyor.


Bu depremden sonra çok tanıdık bir soru basında yer almış. “Silikon Vadisi bir 1906’ya hazır mı?”

18 Nisan 1906’da büyüklüğü 7,9 olarak ölçülen San Francisco depremi Amerika tarihinin en ölümcül felaketlerinden biri olarak tanımlanıyor. Bu depremde 3000 insan hayatını kaybetmiş, depremin ekonomik zararı 500 milyon USD olarak belirtiliyor ve bu zararın 2005 yılındaki Katrina kasırgasının sebep olduğu milyarlarca dolarlık ( 80 Milyar Dolar) ekonomik zarara yakın  olduğu söyleniyor. Yani aynı zamanda ekonomik de bir felaket. 


“Depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz, ama olacağını biliyoruz! “

Depremler yerkabuğunun en kırılgan kısımlarını oluşturan aktif fay hatlarının kırılması sonucu açığa çıkan sismik dalgalardan kaynaklanan ve yer sarsıntısına yol açan karmaşık olaylar ve dünya oluşumundan beri varlar. Eski çağlarda deprem gibi afetlerin insanları güçsüz bir kurban rolüne sokan, neden sonuç ilişkisine bağlı günah, suçluluk ve ceza olarak görmek gibi bir eğilim vardı, felaketlerin sebepleri insanları Tanrı’nın veya Doğa’nın cezalandırmasıydı. Zaman içinde, bilim ilerledikçe, kavramsal bir evrim yaşandı. İnsanlık, depremlerin oluşma fiziğini anlamaya başladı, deprem oluşumunun çok sayıda faktörden etkilendiğini gösteren bilimsel yaklaşımlarla “Kader” bakışını değiştirdi.


Depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz. Ama gelişen teknoloji, sürekli güncellenen veriler ve bilimin sayesinde, depremin tehlikesini ve ne kadar zarar vereceğini tahmin edebiliyoruz. Nasıl mı?


MODELLEME İle.


Aylardır yazıp çizdiğimiz her konuda, katıldığımız toplantılarda, konuşmalarda risk ve hasar modellemelerinden bahsettik. Peki nedir bu modelleme?


Hasarlanma potansiyelinin ölçülmesi yani nicel bir değere dönüşmesi, doğal tehlikelerin bir ülkenin üzerindeki etkisinin azaltılması için önemli bir ön koşul. Bir deprem olursa buralarda taş üstünde taş kalmaz  demek var , farklı senaryolarla depremlerin gerçekleşme olasılığını ve verebileceği zararı tahmin etmek  ve bu riskin gerçekleşmesinden etkilenebilecek herkesin anlayabileceği şekilde sayısal olarak ifade etmek var.


İşte afet modelleri, kasırga veya deprem gibi bir felaket nedeniyle yaşanabilecek hasarlanma potansiyellerinin nicelleşmesine, bu afetleri meydana getiren ana etkilerin araştırılmasına ve daha pek çok şeye olanak tanıyan, bilgisayar destekli hesaplamaların kullanıldığı bir süreç.


Özelikle sigorta sektöründeki risklerin mali kayıplarının analizinde faydalanılan modelleme, aktüerya, istatistik, olasılık, meteoroloji, yer bilimi ve mühendisliğin farklı branşlarının kesiştiği bir noktada yer alıyor.


Depremlerin davranışını anlama ve risk değerlendirmeye yönelik modelleme alanındaki çalışmalar II. Dünya Savaşı'ndan sonra 1960'ların ortalarına kadar deney veya gözlem yapılarak el edilen ampirik verilere bağlı tekniklerle yapılıyordu. Bu modellemeler artık fizik ve matematik tabanlı bilgisayar simülasyonlarına dönüştü. 1980 ve 1990'larda sigorta ve reasürans şirketleri tarafından yapılan yüksek tazminat ödemelerinin sıklaşması ve özellikle 1992’de Andrew Kasırgası'ndan sonra 11 sigorta şirketinin iflas etmesi gibi olaylar nedeniyle, şiddetli kasırga, sel veya deprem gibi olaylar sonrasında sigortalı hasar miktarını tespit etmek amacıyla gelişmiş modeller kullanılmaya başlandı. AIR Worldwide, EQECAT ve Risk Management Solutions ( RMS) gibi modelleme kuruluşları gelişmiş modeller üzerinde çalışmaya başladırlar. Zaman içinde Afet Modellemeleri bireysel ve ticari varlıklar, kasko, çalışan tazminatları, ürün sorumluluk, iş durması gibi alanlara da yayıldı.


Tipik bir katastrofik modellemede katastrofik tehlike için analiz edilen risklere ilişkin bilgiler, modelleme yazılımının girdilerini oluşturuyor. Bu veriler 3 temel grupta toplanıyor.

1-      Coğrafi kodlama verileri olarak adlandırılan saha konumlarına ilişkin bilgiler (sokak adresi, posta kodu, ilçe/CRESTA bölgesi vb.)

2-      Risklerin fiziksel özelliklerine ilişkin bilgiler (inşaat, meslek/işgal, inşa yılı, kat sayısı, çalışan sayısı, vb.)

3-      Sigorta teminatının şartlarına ilişkin bilgiler (teminat değeri, limit, koasürans, muafiyet, vb.)


Bir afet modelinin çıktısı ise, modelin belirli bir olay veya olaylar dizisi ile ilişkili olacağını öngördüğü kayıpların gerçekçi ve savunulabilir tahmini. Olasılık bazlı model çalıştırıldığında modelin çıktısı muhtemel bir kayıp dağılımı ya da bir kayıp dağılımı oluşturmak için kullanılabilecek bir dizi deprem senaryo sonuçları oluyor ve buna göre olası maksimum kayıplar (“PML'ler”) ve ortalama yıllık kayıplar (“AAL'ler”) kayıp dağılımından hesaplanıyor. Deterministik (sebep-sonuç bazlı) bir senaryo modeli çalıştırıldığında ise bu olayın neden olduğu kayıplar; örneğin, “Katrina Kasırgası” veya “İstanbul civarında 7.0 büyüklüğünde bir deprem” risk portföyüne karşı analiz edilebiliyor.


Sigorta sektörü modellemeyi en sık kullanan sektörlerden, başka kimler kullanıyor derseniz;

·       Risk yöneticileri kurumlarının risk portföyündeki riski değerlendirmek için kullanıyorlar. Ülkenin farklı şehirlerinde tesisleriniz olduğunu düşünün, olası bir depremde risk yöneticileri bu tesislerin hangilerinin depremden ne kadar etkileneceğini, bunun yol açacağı ekonomik kayıpları modelleme sayesinde öngörebilir. Bu modelleme çıktıları ile de risk yönetimi çalışmalarını yönlendirebilir, yedeklemeler, iş sürekliliği, kriz anındaki ve sonrasındaki toparlanma süreçlerini planlayabilir.

·       A.M. Best ve Standard & Poor's gibi sigorta derecelendirme kuruluşları, katastrofik risk üstlenen sigortacıların mali gücünü değerlendirmek için modellemelerden faydalanıyorlar.

·       Reasürörler ve reasürans brokerleri, reasürans anlaşmalarının fiyatlandırılmasında ve yapılandırılmasında modellemeleri kullanıyorlar.

·       Avrupa’da sigortacılar, Solvency II rejimi kapsamında gerekli yasal sermayeyi türetmek ve hasar kayıp dağılımlarını görmek için modellemeden faydalanıyorlar

·       Katastrofik tahvil yatırımcıları, yatırım bankaları ve tahvil derecelendirme kuruluşları da katastrofik tahvillerin fiyatlandırılmasında ve yapılandırılmasında katastrofik modellemeyi kullanıyorlar.


Gelelim gerçeğimiz olan depreme,

Sismik tehlike olarak da adlandırılan deprem tehlikesi, gelecekteki potansiyel depremler sonucu bir coğrafyada hangi seviyede (genlikte) yer sarsıntısı olabileceğini tanımlıyor. Yer sarsıntısı bir depremin en önemli etkisi olmakla beraber tsunami, heyelan veya sıvılaşma gibi ikincil olayları da tetikleyebiliyor.


Ne deniyordu hep, “Deprem Öldürmez Bina Öldürür !”

Modellemeler, afetin yıkıcı etkilerine karşı önlem almada son derece önemli bir rol oynuyor.

Depremler binalara, çevreye ve insanların refahına zarar verme konusunda büyük bir potansiyele sahip. Depremlerin yeri ve sıklığı kesin olarak bilinemiyor ancak deprem tehlikesi değerlendirmesi sayesinde, bilim, belirli bir coğrafyanın gelecekte ne sıklıkta ve ne şiddette sallanabileceğine dair gerçekçi tahminler üretilebiliyor. Bu yaklaşım toplumları gelecekteki depremlere karşı daha hazırlıklı (dirençli) hale getirmek için önlemlerin alınmasının da temelini oluşturuyor.


Basitçe, gelecekte bizi neyin bekleyebileceğini kestiriyorsak, buna karşı hazırlanabiliriz.


Bilim insanları mevcut veri setleri, geçmiş depremler, jeoloji ve sismotektonik hakkındaki bilgilere dayanarak, ayrıca herhangi bir bölgedeki yer sarsıntısının gücünü etkileyebilecek çeşitli faktörleri de dikkate alarak, nerede ve hangi büyüklükte depremlerin meydana geleceğini ve bu depremlerin neden olduğu yer sarsıntısının nasıl tanımlanabileceğini öngörmeye ve modellemeye çalışıyorlar.


Modelleme Kahinlik değildir!

Depremlerin davranışını anlamak ve modellemek, fizik, amprik gözlemler, istatistik ve olasılık ağırlıklı yöntemleri bir arada işlemeyi gerektiren ve sayısal simülasyonlar gerektiren çok yönlü ve zor bir süreç. Modelleme alanındaki gelişmeler, insanlığın sismik olayların etkilerini tahmin etme ve vereceği zararları azaltma becerisini önemli ölçüde geliştirilmeye katkı sağlıyor.



T-RUPT ‘LA TANIŞIN!                     



T-Rupt Türk Reasürans’ın Teknoloji şirketi.

Geçtiğimiz haftalarda Teknopark'taki T-Rupt’ı ziyaret ettim. Genel Müdür Erdem Karabostan, Grup Müdürü Mehmet Ali Özdemir, Müdür Müge Tavşanlı ve Fatma Eren ve Prof. Dr. Sinan Akkar’la modelleme, deprem gerçeğimiz ve T-Rupt’ın hedeflerini konuştuk. İlk ziyaretimde bu idealist ve ülke için gerçekten son derece önemli bir iş yapan ekipten o kadar müthiş bilgiler aldım ki, daha fazlasını öğrenmek ve sizlerle paylaşmak için bir daha ziyaret ettim.


"Biz bir deprem ülkesiyiz, ama modelleme hizmetini yurtdışından alıyoruz" denerek 2020 yılında Türk Reasürans bünyesinde çalışmalar başlamış. Sektörün olgunluğuna değer katacak projeler üretmek amacıyla kendi modellememizin geliştirilmesi kararının alınmasıyla başlayan çalışmalarda idari ve bilgisayar teknolojileri boyutuyla Erdem Karabostan, akademik boyutta modellemenin geliştirilmesinde Prof. Sinan Akkar süreçte sorumluluk almışlar. Ülkemizde deprem kayıp modellemesi konusunda uzun yıllardır büyük katkılar yapmış Prof. Mustafa Erdik sürece hem danışman hem de Türk Reasürans ve T-Rupt yönetim kurulu üyesi olarak katkı vermiş. Süreç aynı temel kadroyla devam ediyor. Bu kadroya T-Rupt bünyesinde çalışan yüksek lisans ve doktoralı deprem mühendisleri, yazılım mühendisleri, GIS uzmanları ile konularında uzman akademisyenler destek veriyor.


Bu anlamda T-Rupt’ın deprem mühendisliği, yer bilimi, istatistik ve olasılık yöntemleri bir araya getirerek meydana getirdiği bir yazılımı var; CatMod. Deprem tehlikesi gerçekleşmeden önceki mali kayıp tahminini ve gerçekleştikten sonraki olay maliyetlerini modelleyen CatMod’un ülkemizde hem sigortacılar hem de reel sektör tarafından kullanılabilecek bir ürün olması hedeflenmiş. İlk modelleme sonuçlarını 2022 yılında almaya başlamışlar.


T-Rupt şirket olarak 22 Aralık 2022’de kurulmuş. Henüz birkaç aylıkken, daha ofis malzemelerini bile tam yerleştiremeden 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş Depremleri olmuş. 

Ülkeyi derinden sarsan bu acı afetin hemen ardından, T-Rupt modelleme ekibi CatMod vasıtasıyla Kahramanmaraş depremlerini modelleyerek 14 Şubat’ta DASK için hasar tahminlemesi yapmışlar. Bu tahminlerin hasar süreçlerinin yönetiminden ihbar alımı için personel planlamasına, reasürörlere yapılan bilgilendirmelere ve müzakerelere büyük katkısı olmuş.


T-Rupt’ta deprem mühendisleri, coğrafi bilgi sistemi uzmanları ve yazılımcılar ülkenin depremselliğini temel alan deprem kaynaklarını ve bu kaynakların yaratabileceği deprem senaryoları üzerinde çalışıyor. Deprem senaryolarının portföylerin bulunduğu noktalarda yaratabileceği sarsıntıları (onlar bu sarsıntılara “yer hareketi şiddeti” diyor) tahmin eden modeller geliştiriyorlar.


Yer hareketinin şiddetinin birbirinden farklı şekilde inşa edilmiş binalarda yaratacağı fiziksel hasarı ve bu hasarın yol açabileceği mali kaybı Türkiye’deki inşaat uygulamalarıyla uyumlu, ülkemizin yapı stokunu temsil eden hasar görebilirlik fonksiyonlarıyla ifade etmek mümkün. T-Rupt modelleme ekibi mali hasar hesaplarında bu konuya çok dikkat ediyor. Diğer taraftan poliçelerdeki limitler, koasürans ve muafiyet bilgileri de dikkate alınarak şirketteki reasürans ve sigorta uzmanlarının know-how’ı kullanılarak sigorta hasarları da CatMod tarafından hesaplanabiliyor. CatMod Biraz Terminoloji- Trete Reasüransı yazımda anlattığım bölüşmeli ve CAT anlaşma hükümlerinin tamamını sigorta hasarına yansıtabiliyor. T-Rupt modelleme uzmanları gerektiğinde hesaplamaların tüm adımlarını müşterilerine örnekler üzerinden anlatıyor.


Modellemelere aşina olanlar deprem hasar senaryolarında yer alan her 250 ya da 500- 1000 yılda bir olan mali kayıp ifadesini bilir. Bu çok kullanılan bir ifade biçimi ama konu Marmara depremine gelince bu ezberi devam ettirmek anlamlı değil, çünkü herkes farkında, bu deprem B  E K L E N İ Y O R. Şimdi bu durum tüm gerçekliği ile hepimizin karşısındayken, hasar tahminlerini hala 250 ya da 1000 yılda bir olan hasarla öngörmek ne kadar mantıklı olabilir? Daha güncel hatta gün gün takip edilen bir hasar tahmini yapabilmek muazzam fark yaratmaz mı?


Bu yazıda, sizlere hep dilimizde olan modellemeyi dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.

T-Rupt ın ajandası pek çok yenilik ve proje ile dolu, sadece afet modellemesi değil, sigorta sektörü ve reel sektörün faydalanabileceği farklı hizmetlerini anlatmaya devam edeceğim. Son derece kıymetli yeteneklerimizin bir araya geldiği, ülkemizin bu alandaki tek modelleme şirketi T-Rupt serisinin takip eden yazısı 6 Şubat 2023 depremleri, sektör stres testi ve deprem mühendisliği hakkında olacak.


Kendinize iyi bakın.


İlgili Web Siteleri





 

103 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page