Duyduğumuzda hayrete düştüğümüz, şaşırdığımız, üzüldüğümüz olaylar vardır. Tanımadığımız gerçek insanların başına gelen. Bugün sigortaya biraz ara verip hem buruk hem de çok mutlu bir hikaye, kocaman bir sevgi ve kahramanlarını anlatacağım.
Hayat bu, her şey harika dediğiniz bir anda dünyanız tepetaklak olur, kağıttan kaleleriniz yıkılır, o çok kıymet verdiklerinizin asıl yüzü ortaya çıkar, üzülür, tiksinir, öfkelenir, uğradığınız haksızlık ve hayal kırıklığı ile mücadelede zorlanırsınız. İşte böyle bir zamanda hayatıma giren, tanıdıkça hayranlığımın arttığı, içimizden biri, sessiz kahraman Duygu'yu ve kızları İz ile Yaren'i anlatmak istiyorum.
Duygu bir terapist, ama bugünlerde sıkça rastladığımız, kişisel gelişim kitaplarından kopyaladıkları cümlelerle sosyal medyada süslü pozlar verenlerden değil. İşini çok severek ve profesyonellikle yaparken, bir yandan da kendisi için çok önemli olan evlat edinme süreci için Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne başvurmuş. Aslında Çorlu’da meydana gelen tren kazası için gönüllü çalışırken Koruyucu Ailelik, Evlat Edinme gibi kavramlara daha vakıf olmuş ve bu yola baş koymuş.
Yıllar süren heyecanlı bekleyiş esnasında (ki kendisi filler gibi gebeliğim 5 sene sürdü diye makara da yapar), bebek bekleyen her anne gibi zıbınından çorabına, pusetinden yatağına bebeğinin tüm hazırlıklarını yaptı. Çocuk doktorundan, mama ve bez depolamaya kadar her detayını titizlikle planladı. "İz" olacaktı adı bebeğin. Üzerinde İz yazan minik pembe hatıralıklar bile hazırdı.
Sonra bir gün o beklenen haber geldi. Henüz 40'ı yeni çıkmış İz Bebek eve, annesine geldi. Bu andan sonra şahit olduklarım ise hani bir gül bir ağla cinsinden. İz geldiğinde annesi doğum iznine çıktı (1), bir dakika bile beklemeden İz in hemen sağlık sigortasını yaptırdı (2), geceli gündüzlü, "ınga"lı "agu" lu zamanlar başladı. İki lafın biri "İz", mutlu sıcacık günler başladı. Sonra , bu annelik ne güçlü, ne muazzam ne yüce bir duygu dedirten bir mucize oldu. Duygu İz'i emzirmeye başladı. Hayatımda gözlerimin yaşardığı nadir anılardan biriydi gerçekten.
Sonra bir gün, kurumdan bir telefon geldi. İz'in biyolojik ailesi onu geri istiyordu. Arkadaki hikaye çok karışıktı gerçekten, resmi bir babası olmadığı için bir sürü başka prosedür devreye girecekti ve kurumdan Duygu'ya daha fazla vakit geçmeden "İz"i kuruma geri verebileceği söylendi. Ne kadar zor bir karar! Durumun karmaşıklığı ve İz’in kendisinde kalma ihtimali olduğundan Duygu beklemeyi seçti.
Sürecin uzama olasılığı Duygu için başka bir risk daha doğuruyordu, İz, davaların sonunda biyolojik ailesine döner ve bu süreçte Duygu 43 yaşını doldurursa başka bir bebek için de şansını kaybedecekti. Evlat edinmedeki sırasını korumak için , bekleyeceği süre için İz’in statüsünü "Koruyucu Aile"ye çevirip, hatta mümkünse iki kızıyla da birlikte yaşamak istedi. Ama bazı prosedürler nedeniyle İz’in durumunun kesinleşmesinin beklenmesi daha uygun görüldü.
Duygu'nun cümleleriyle devam edeyim "Ya İz'i o zaman kurum bakımına bırakıp yola başka bir bebekle devam edecektim ya da İz'in akıbeti belli olana dek ona annelik etmeye devam edecektim. Ne kadar hukukçu ile konuştuysam hepsi yol yakınken dönmemi tavsiye etmişti ama ben İz'e kıyamadım. İnsan 3-5 saniye bile olsa "acaba"yı aklından geçirdiğine utanır. Ben de çok utandım, ondan kaç kez özür dilediğimi saymadım. Haber ilk geldiğinde avukatları dinleyip kuruluşa geri verseydim, en kritik zamanlarını yuvada geçirecekti, bu kadar kucağa alınmayacak, kendine ait oyuncakları olmayacak ve anne sütü tadamayacaktı. O yüzden ben de kendimi yaktım"
Ve üzerinden 1 yıl geçti, o koca yıl boyunca, bir taraftan her an kaybedeceğini bile bile, sınırsız şefkat ve sevgiyle kucakladı kızını.
İz, onu yıllardır bekleyen annesine kavuştuğu günden tam bir yıl sonra , biyolojik ailesine geri döndü. Yazarken bile, o anlar aklıma geliyor. Yüreğim acıyor, gözyaşlarımı tutamıyorum. Evlat kaybı gibi bir acı var mı? Daha büyük bir acı olamaz. Gördükleri karşısında bebeği için haklı olarak çok daha fazla kaygılanan bir anne olarak, içindeki isyanını, üzüntüsünü kelimelerimle anlatamıyorum. Böyle bir acı nasıl teselli edilir? Kokusu burnundayken, onu vermek zorunda kaldı. Şairin dediği gibi “Ölüm gibi bir şey oldu, ama kimse ölmedi.”
"İz güzelliği, cana yakınlığı, tatlılığı ve oyun bazlığı ile onu tanıyan herkeste gerçekten büyük bir İZ bıraktı..
Sevgi bağı asla kopmaz. Evlat edinmenin böyle riskleri var. Birlikte kalabilmek için elimden gelen her şeyi yapmış olmama rağmen, bazı şeyleri olduramadım. Umuyorum ki yeniden kesişecek yollarımız, aramızdaki akıl almaz bağın bizi yeniden bağlayacağına inanmak istiyorum. Kardeşin Yaren'le birlikte bekleyeceğiz o günü. O güne dek hoşça kal güzel kızım, hayatımın en güzel İz'i. Seni çok seviyorum"
Bu üzücü durum, İz'in gitmesi, onu tekrar evlat edinmede ilk sıraya çıkarmıştı. Bir kız bebek istiyordu. Nasıl gelmeden önce İz’e adını vermişse, kardeşinin de güzel adını koymuştu çoktan, İz’le birlikte birbirlerine yarenlik etsinler istediğinden, ikinci kızının ismine "Yaren" demişti. Arkadaş, yakın dost, can dostu.
Bundan sonraki bekleyiş, bir yandan evladını kaybetmenin acısı, bir yandan yeni bebek haberini sabırsızlıkla beklendiği, karışık, hüznün ve gözyaşlarının olur olmaz saatlerde sel olduğu, acıya alışmaya çalıştığı bitmek bilmeyen bekleyiş oldu. Bugün kurumdan arayabilirler heyecanı ile başlayıp, telefonun gelmediği her gün, içine o umudu tekrar koyup, kalbinin bir yanında İz bir yanında Yaren'le uyumaya çalıştığı geceler başladı. Kendi içinde bunları yaşarken, insanlara yardım elini uzatmaya devam etti. Çalıştı, daha çok çalıştı, hep çalıştı. Arada buluştuğumuz zamanlarda uzun sohbetlerimizde gözlerimizin dolduğu anlar arasında yüzünde minik ama buruk tebessümü yakaladığım zamanlar oldu. Umut. İz'in ardında bıraktığı kocaman boşluğu dolduracak Yaren'in her an kapıyı çalacak olmasının verdiği sevinçli umut.
Biraz havan değişsin, birkaç gün tatil yap diye konuşuyorduk. Gerçekten bazen ortamdan uzaklaşmak, olan biteni değiştirmese de iyi geliyor insana. Farklı yüzler, farklı sokaklar, biraz deniz, biraz rüzgar. "Ya kurumdan ararlarsa" diye gidemiyordu. Neyse sonunda birkaç günlük boşluk buldu ve uzaklaştı. Hepimizin yaptığı gibi sosyal medya da bir tatil fotoğrafı bile paylaştı. Bir kaç gün sonra "Yaren geliyor ! Geri dönüyorum, Yola çıktım " dediği telefonu aldığımda yerimden zıpladım. Kurum aramıştı. Tatil de neydi !? Hemen eşyalarını toplamış, kızına kavuşmaya kalben ve resmen uçarak geliyordu. Bundan daha güzel bir haber olabilir miydi?
Ve ertesi gün, Yaren kollarındaydı. Bütün gece seyahat etmişti, uykusuzdu, kalbi heyecandan gümbür gümbür atıyordu. Henüz 2 aylık bir bebek. Minicik, ürkek, kucağındaydı. Ana kız o gün hemen doktora gittiler, biraz üşütmüştü, hikayeyi bilen doktor ve yanındakiler Yaren'i anne gibi kucakladılar. O gece evlerine döndüklerinde ikisi de yorgunluktan bitap düşmüşlerdi. Mutluydu, çok mutluydu Duygu. Yaren bebek sessiz ve ürkek, başına gelenlerden habersiz ama bir şeylerin değiştiğinin farkında olsa gerek ki, gözlerini dikmiş bakıyordu annesine.
Doğduğundan beri neler yaşamıştı, kaç ses duymuş, kaç koku hissetmişti acaba? Kundağıyla ulu orta bir yere terkedildiğinde başına geleni anlamış mıydı ? Onu bulanları ya da ihbar üzerine gelen polisleri gördüğünde ne hissetti? Önce karakola, sonra sağlık kontrolleri için hastaneye gitmiş, sonra kuruma gitmiş, şimdiyse bambaşka bir yerdeydi. Neresiydi burası? Bu kadın kimdi? Burası son yer miydi? Yuvası mıydı? Aç mıydı ? Tok muydu? Doğum günü hangi gündü acaba? Yaren gerçekte kaç aylıktı? Karnında büyüdüğü annesi ona nasıl seslenmişti? Onu bulan polisler ona bir isim vermişti, neden o ismi seçmişlerdi?
Çok sessizdi, sakindi. Acıkan bebek ağlar, istememeyi daha ilk günden mi öğrenmişti ? Belki de öyleydi çünkü aç bile olsa, dolan bezi rahatsız etse bile ağlamıyordu. Seslerden ve aslında bir çok şeyden çok ürküyordu, uykuya dalamıyor, kendini bırakamıyordu.
"Şefkat İyileştirir"
Tam yüreğinin üstüne koydu annesi onu, sevgisiyle kucakladı, sarmaladı.
Korunduğunu anlayan, sevgiyi hisseden Yaren artık acıkınca çığlığı basıyor, kucak istiyor, o minicik parmaklarıyla beni tut diyor "bırakma", artık her bebek gibi gündüz de gece de uyuyor, geceleri acıkıp annesini 3-5 nöbetine kaldırıyor. Başlarda sadece yüzüstü ve 15 dakika uyuyabilirken, artık sırt üstü, sere serpe güvende olduğunu bilerek uyuyor. O güzel gözlerindeki boşluk, kayıtsızlık gitti, yerine neşe var, tatlı tatlı gülücükler var. Annesinin sevgisiyle minik bebek hızla büyüyor.
Yaren'i çok seven annesi kadar, onun için deli olan benim gibiler de var. Her buluştuğumuzda yeni kreasyon kıyafetlerimizle rekabet içindeyiz kendisiyle. İlk gördüğümde odasına parmağımın ucunda girip, derin uykusunda seyredip, bildiğiniz yüksek volümlü sesimi kısa kısa, minik sesle konuşmuştum onunla, dolan gözlerimi söylemiyorum bile. Son buluşmamızda ikimiz bayağı bayağı muhabbetteydik. Afacan köpeğimiz Snow bile uslu uslu koklaştı Yaren'le, beni çok kıskanmasına rağmen havlayıp korkutmadı. Ne zaman Yaren kucağımdan inse anında kucağıma atladı minik kıskanç.
Bugünlerde, hayatıma giren tatlı kızımızla haşır neşir ve çok mutluyuz. Kokusu burnumda, süslü çorapları aklımda.
Evlat edinmek duygusal olarak son derece güçlü olmayı gerektiriyor. Sadece istemek ve sevgi yeterli değil. Hikayesinin sadece bir kısmını bildiğiniz, geçmişini hiç bilmediğiniz ama gelecek hikayesini birlikte yazacağınız bir çocuğa sahip olmak, kendi çocuğunuza sahip olmaktan çok farklı. Acımak kesinlikle değil, koruma duygusu o kadar güçlü o kadar baskın ki. Evlat edinmenin duygusal yanları, yüceliği ve ayrıcalığını saatlerce konuşur yazarız. O kadar bambaşka bir yaşamak, o kadar bambaşka bir büyüklük bana göre.
Normal şartlarda denk gelmediğimiz ama evlat edinildiğinde karşımıza çıkan sorunlar var. Evlat edindiğiniz bebeğinizi kucağınıza aldınız ve normal günlük yaşantınızdasınız;
Bebeğiniz hasta olsa, bilginiz olmadığı için ailenizde kalp rahatsızlığı var mı gibi rutin bir soruya bile cevap veremiyorsunuz. Hangi aşıları tamam, hangisi eksik bilmiyorsunuz.
(1)Bir çok insan evlat edinen annelerin doğum iznine çıkabildiğini de bilmiyor, kanun buna izin veriyor. Biyolojik doğum yapan anneler ücretli izin alabilirken evlat edinmede ancak ücretsiz izin alınabiliyor. Biyolojik doğum yapan annelere doğum öncesinde tanınan sekiz haftalık hak, evlat edinildiğinde yok, evlat edinen anneler sadece doğum sonrası sekiz haftayı kullanabiliyor.
(2) İz geldiğinde Duygu , sorgusuz sualsiz sağlık sigortasına dahil ettirebilmişti. Yaren'i poliçesine eklemek istediğinde aynı sigorta şirketi "yeni doğan değil"den tutun da "mahkeme kararı gerekli "ye kadar daha önce sormadığı pek çok soru ile sıkıntı yaşattı. Yaren'in sigortaya dahil edilmesi haftalar aldı, araya insanlar soktuk, acentesi uğraştı, yarattıkları gereksiz durum anlatıldı, bu arada dünya kadar sağlık giderini kendisi karşılamak zorunda kaldı. Neyse sorun halloldu, sigorta şirketinin yöneticisi de yaşanılan durum nedeniyle özür diledi. Sigorta şirketi ile yaşadıklarından ayrı blog yazısı çıkar, o kadar vahimdi.
Yine bir acayiplik, İBB 0-6 yaş grubundaki çocuk sahibi annelere "Anne Kart" çıkartıyor ve anneler bir limite kadar toplu taşımadan ücretsiz faydalanabiliyor. Ama evlat edinen annelere bu hak tanınmıyor. Duygu, İBB çözüm merkezine "biz anne mi değil miyiz" diye yazmış ama anne kartı çıkartma koşullarını kopyalayıp cevap vermişler.
Normal doğumla sezaryendeki ilk bağ gibi sığ bir tartışmayla gereksiz gündem yaratanlar , son derece savunmasız ve kaderine terkedilen binlerce bebeğin yaşamla tekrar güven bağı kurmasını sağlayan, seven ve kucaklayan annelerin varlığını yok sayıyorlar. Biyolojik çocukları olduğu halde anne ve babalık adına hayal kırıklığı olanlara tanık olan biri olarak, canından kanından olmayan bir çocuğa ana baba olanların, yuva olanların büyük yüreklerine, cesaretlerine, güçlerine ve içlerindeki iyiliğe hayranım.
Duygu yolun başında, Yaren'le önlerinde uzun yıllar var. Evlat edindikleri çocuklarıyla birlikte bu günlere kadar gelip, anneanne dede olan, her aile gibi çocuklarının eğitimi ve güvenliği için didinen, çalışan anne babaların kurdukları güçlü bağa ve mucizelere defalarca şahit oldum. Hep deriz ya, dünya gerçekten iyilerin yüzü suyu hürmetine dönüyor.
Evlat edinmek istiyorsanız ya da evlatlık bir çocuğunuz varsa , aklınızdaki sorularınız , korkularınız, merak ettikleriniz varsa, psikolojik destek ve danışmanlığa ihtiyaç duyuyorsanız hepsi Instagram da Bir Evlat Edinme Hikayesi hesabında.
Evet, Duygu, İz ve Yaren'in , kocaman bir sevginin hikayesi bu.
İz'le yaşadığı sevgi ve çok acı dolu deneyimden sonra , vazgeçmeyip, Yaren'in ayaklarının altına dünyaları sermeye hazır bu iyi yürekli ve güçlü kadını tebrik ediyorum.
Herkese mutlu pazarlar .
#evlatedinme #bebek #hayat #anne #annesutu #mucize #yurek #mutluson #sefkat #sevgi #gelecek #sevgiiyilestirir #care #loveheals #happiness #future #adoption #baby #life #mother #miracle #heart #terapist #therapist #annesevgisi #motherslove
Comments