top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Turker

NİÇİN BAKTIN BANA ÖYLE?




Bugün, ülkedeki ekonomik ve politik gelişmelerin ve atmosferin, yurtdışında yarattığı ülke algısı ve bunun sigorta endüstrisine ve sigortalılara etkilerine bakalım. Bireysel sigorta poliçelerinde etkilerini daha az hissetsek de kurumsal ve endüstriyel riskler söz konusu olduğunda, yurtdışı reasürans piyasalarının ülke hakkındaki algıları ve yaklaşımları, en çok da endişeleri, sigorta teminatlarının bulunması ve sürekliliğinde piyasaya zor anlar yaşatabiliyor. Son yıllarda global reasürans piyasası ile yapılan görüşmelerde bazı risklere teklif vermekten kaçındıkları, kapasitelerini azalttıkları, ek sorular veya talepler göndererek tabiri caizse yokuş yaptıklarını gözlemlediğimiz durumlar yaşıyoruz. Birkaç örnekle anlatayım:


Birkaç yıl önce finansal bir kurumun Mesleki Sorumluluk (Banker's Blanket Bond) ve Yönetici Sorumluluk (D&O) sigortalarının yenilemesi için çalışmalara başladık. O sıralarda finansal risk sigortaları tüm dünyada türbülansa girmişti. Türkiye piyasasını domine eden sigortacı işlerden çekilmeye başlamıştı, önceden çift haneli milyonlar tutarında sunulan tazminat limitleri zor bulunur olmuştu. Yıllardır Türkiye risklerini sigorta eden ve iştahlı olan Londra piyasası elini ayağını çekmişti; Dubai ve Avrupa piyasaları temkinli konuşmalar yapmaya başlamıştı. Global piyasada da genel olarak sıkıntılı bir durum vardı ama Türk risklerine bakış daha da olumsuz, hatta bazen direkt ret yönündeydi. Çalışmalarımıza zaten aylar öncesinden başlamıştık; hal böyle olunca global networkü genişlettik, yeni piyasalara kendimizi tanıtmak için online roadshow'lar yapmaya başladık. Pandemi zamanı, Güney Amerika'dan tutun, Asya, Hindistan, Afrika marketleri dahil Türk riski ve kendimizi anlattığımız yoğun bir süreç başladı. "Yani ne var o sene de sigortalı olmayın" denemeyecek risklerdi bunlar, çünkü bazı sigortalardan vazgeçmek hem yükümlülükler nedeniyle mümkün değil - yoksa sigortalı faaliyetine devam edemez - hem de bir daha sigorta bulamamak gibi bir riski göze alamazdık.


Konuştuğumuz marketlerin çoğu nezaketle, "tanıştığımıza memnun olduk, umarız başka işlerde çalışırız "dilekleriyle "Bye" diyerek gidiyordu! Kimi Türk risklerini tanımadığını, araştırması gerektiğini söylüyor; kimi "siz hep rekabet yaratıp boşuna çalıştırıp sonra iş vermiyorsunuz" diyor (haksız diyemem) kimi "ben artık 1. kademeden (primary) çıktım 2. hatta 3. kademe limitlere giriyorum (XS market) " diyordu. Olumlu yanıt sayısı azalıyordu ve yanıt verenlerin de ne kadar süreyle dediklerini yapacakları belirsizdi. Bir gün, yanılmıyorsam Güney Amerika'lı bir UW, "Türkiye'deki gelişmeleri takip ediyoruz. Kamu ve özel sektörde, özellikle finans kuruluşlarındaki atamalar nedeniyle, yönetici sorumluluk (D&O) risklerinizi sigorta etmek istemiyoruz. Göreve getirilen kişilerin karar vermeye yeterli özgeçmişleri, tecrübeleri yok. Yetkin olmayan yönetim kurulu ve yöneticilerin kararları kurumları zarara sokabilir bu da riskimizi arttırır, kusura bakmayın" dedi. Liyakattı bahsettiği.


O aralar zaten kriz içinde olan D&O piyasasında sigorta bulmak oldukça zorlaşmışken, bir de bu sorulara ve yorumlara uygun yanıtlar vermek gerekiyordu. Üstelik bu durum sadece sigortacıların dikkatini çekmemişti. Kurumun D&O sigortası olmayınca, belki de o şirket ve günün sonunda ülke için önemli birikim ve know-how'a sahip başarılı Türk ve yabancı yöneticiler, risk alıp o şirketlerde görev almak istemiyorlar. Biliyorsunuz Türk Ticaret kanununa göre yönetim kurulu üyeleri, kararları neticesinde şirketin veya hissedarların uğradığı zarardan bireysel servetleri de dahil olmak üzere sorumlular. D&O sigortası işte bu tür risklere karşı karar verici pozisyondakileri koruyan bir sigorta. D&O sigortası olmayan şirketler vizyonerleri, kıymetli tecrübeleri istihdam etmede zorlanabilirler.


Yargı sistemi ve işleyişle ilgili direkt dile getirilmeyen ama ima edilen kaygılı ifadeler var. İşte bunu hem dinlerken hem de anlatırken zorlanıyorum, gücüme gidiyor bir taraftan, ama bu bir gerçek. Sigortacılar yargı kararlarından endişe duydukları ortamlarda ya hiç teklif vermiyorlar ya da riski oldukça pahalı sigorta ediyorlar, üstelik daha ağır ve zorlu koşullar ile. Bu konuda endişe duyan pek çok yabancı yatırımcı gibi, hukuk sisteminin işleyişi, kararlar, reasürans piyasasını da ilgilendiriyor. Olası uzlaşmazlık durumları için kendi ülkeleri veya global ölçekteki kanun ve mahkemelerde ısrar ediyorlar.


Geçen gün yurtdışında yaşayan bir tanıdığım aradı. Enerji sektörüne üretim yapan bir şirketleri var, ileride detaylarını paylaşacağım özel bir sigorta olan alacak sigortası yaptırmışlar. Alacak sigortasında küçük limitli alıcılar için sigorta şirketleri genelde bekletmeden, bazen de otomatik teminat verir. Türkiye'de mal satacakları yeni bir müşteri için limit talebinde bulunduklarında onay gelmiş ama bu sefer bir notla, "söz konusu ülkede politik risk seviyesi arttığından, bundan dolayı oluşabilecek alacaklar teminat kapsamı dışındadır". Bu not TCMB başkanının istifasının hemen ardından eklenmiş. Sigortacı diyor ki aslında, "müşteride sorun yok, limit veriyoruz, ancak bu ülkedeki ekonomik kararlar politik risk seviyesi artırıyor, ekonomi politikalarında ani bir karar alınır , ülkede bir karmaşa olur da müşteriniz parası olduğu halde size gönderemezse, gelip benden istemeyin". Reasürörler de tıpkı diğer yatırımcılar gibi ekonomik politikalarında ve otoritelerde istikrar arıyorlar. Poliitik risklerle ilgili detaylara Politik Riskler ve Tiksindirici Borç yazımdan ulaşabilirsiniz.


Bu saydıklarıma ek olarak bir de 2021'de Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)'ye bağlı FATF'ın (Mali Eylem Gücü) Türkiye'yi Gri Liste'sine dahil etmesi hala bu listede bulunmamız durumu var. Bu konuya Gri liste - Sigorta ilişkisi başlıklı yazımda değinmiştim. Ekim 2021’de FATF, “Gözetimi Artırılacak Hükümranlık Alanları” listesini yayınlayarak, Türkiye’nin de Gri Liste'ye alındığını duyurdu. Rapora göre Türkiye, 40 tavsiyeden 11’inde uyumlu, 20’sinde büyük ölçüde uyumlu, 7’sinde kısmen uyumlu, 2’sinde uyumsuz bulundu. Bir yıl sonra Türkiye, kara para aklama ile mücadele politikalarında, bankalar, altın ve değerli taş tüccarları dahil yüksek riskli sektörlerin denetiminde ve kar amacı gütmeyen kuruluşlara yönelik yaklaşımında ‘ciddi’ eksikliklerin devam ettiği gerekçesiyle gri listede kalmaya devam etti. 2024 yılında Gri Liste'den çıkmaya kararlı adımlar atılacağı belirtiliyor. Umarım en kısa sürede bu listeden çıkarız.

Çok uzun zamandır sektör standardı haline gelen ve sigortalılar hakkında bilgi içeren KYC (Know Your Client- Müşterini Tanı) formlarında yer alan PEP'lerden de bahsetmeden geçmeyeyim. PEP (Politically Exposed Persons- Politik nüfuzlu kişiler) rüşvet alma ve kara para aklama gibi yasa dışı yollarla varlık kazanma konusunda sıradan vatandaşlardan daha fazla fırsata sahip yüksek riskli müşteri demek. FATF'da 3 tip PEP var: Yabancı, yerli ve uluslararası kuruluş PEP leri. Sigortacıların yaptırım uygulanan şahıslar ve PEP screening (tarama) listeleri oldukça kalabalık. Müşterinin PEP olması onunla çalışılmayacağı anlamına gelmiyor: bu risk değerleme sürecinin bir parçası ve kırmızı bayrak (red flag) uyarı durumlarının önceden bilinmesi amaçlanıyor.


Bunlara ambargo ve yaptırım uygulanan ülkelerle ilgili sigorta işlemlerindeki sıkıntıları da ekleyelim. Yaptırımlar sigortacı, sigortalı herkesi oldukça zorlayan bir durum. Türkiye'nin ticari ilişkileri devam etmesine rağmen, şirketlerin bağlı oldukları piyasalar, anlaşmalar, çalıştıkları finansman kuruluşları veya ortakları yaptırımlara tabi olduğundan , söz konusu ülkelerde faaliyetleri olan yüzlerce şirket sigorta yaptırmakta zorlanıyor. Hatta bazı büyük grupların yaptırım ve ambargo uygulanan ülkelerde yatırımları var, daha önceden yapılmış proje finansmanları, ödenmesi gereken krediler ve buna bağlı olarak yaptırılan sigorta poliçeleri var. Yaptırımlar başladığında dosyaları kapatılıp, mutabakatı yapılmış hasar tazminatları bile transfer edilememişti.


Diyelim ki artık yaptırım nedeniyle Türkiye'den veya global piyasadan teminat bulamıyorsunuz, bu durumda o ülkede bir çözüm bulmanız gerekiyor. Her ülkenin sigorta kanunu farklı, uygulamaları farklı. Bazı ülkeler var ki, sigorta piyasası çok düşük kapasiteli, regülasyonları uyumsuz ya da seçenekler kısıtlı. Çok uluslu veya uluslararası faaliyet gösteren şirketler sigorta programlarını yönetirken bu durumdan fazlasıyla etkileniyorlar.


Üzerinden 1 yıl geçen 6 Şubat depremlerinden sonra reasürans piyasası, 1999 depremi sonrası yürürlüğe konmuş yapı ve deprem yönetmeliklerinin tam olarak uygulanamamış olduğuna dair gözlemlerini paylaşmış, yönetmeliklerin harfiyen uygulanıp, yapıların denetlemiş olması durumunda binalarda bu kadar hasarın olmaması gerektiğini belirtmişlerdi. Son derece iyi bir deprem ve yapı yönetmeliğimiz olmasına rağmen uygulama ve denetim açısından uyumlu ve güvenilir olmadığını algısı oluştuğundan reasürans koşulları değişiyor, fiyatlar artıyor, hatta bir kısmı Türkiye risklerinden çıktı.


Sigorta piyasası her ülkeyi takip ediyor, gelişmeleri izliyor, ülkede verilen her beyanat, yapılan bir açıklama, bir mahkeme kararı arka planda birbirine bağlı karmaşık pek çok sistemi ve tedbiri tetikliyor. Bu ve buna benzer durumlar , global kararlar, tüm sektörlerde olduğu gibi sigorta piyasasını da etkiliyor. Global piyasa olan bitenleri kendi risklerini dikkate alarak yorumluyor, üstlendikleri risklerin geldiği seviyeyi kontrol ediyor ve buna göre konumlanıyorlar. Riskler arttıkça soru formlarında oldukça detaylı bilgiler isteniyor. Sigortalanacak şirketlerin finansalları, ortaklık yapıları didik didik ediliyor. Eğer riskin gerçekleşme olasılığı artarsa pazardan çekiliyor ya da şartlarını değiştiriyorlar.


Aramızın iyi olduğu, sık görüştüklerimiz, durumu daha iyi değerlendirmek için herhangi bir aksiyon almadan önce bizlere soruyorlar: "Ne oldu? Bu ne demek? Bizim işleri nasıl etkiler?" Haklılar. Bir UW için kritik önemde bilgiler bunlar.


Bugün ülkelerdeki politik ve ekonomik gelişmelerin yerel sigorta endüstrisine etkilerini anlatmaya çalıştım. Sigorta sektörümüz global ölçekteki raporlama ve mevzuatlarla oldukça uyumlu, regüle bir sektör. Yerli ve yabancı tüm şirketler hem yerel mevzuat hem de kendi gruplarının global prensiplerine uygun şekilde faaliyetlerine devam ediyor.

Sonuçta üretim, hizmet sektörleri birbirine bağlı ve birbirilerini tamamlayıcı rolleriyle bütünü oluşturuyor. Birinin yaşadığı sorun doğal olarak tüm sistemi etkiliyor. Asil tarihi, adaleti, zengin ve köklü kültürü, ticari ve ekonomik başarıları, tecrübeleri, genç ve dinamik nüfusu, çevik ve çalışkan insanlarıyla dünyanın en büyük ekonomileri arasında yerini almış çok kuvvetli bir ülkeyiz. Dünyadaki ve piyasalardaki algının kuvvetlenmesi için, başta kamu olmak üzere, toplum olarak temel ilke ve değerlerin rehberliğinde kararlı adımlar atmak gerekiyor.


Yurtdışı sigorta piyasaları ile her görüştüğümde, sadece bizim değil dünyada kendi ülkeleri de dahil olmak üzere benzer durumların yaşandığını, bunların hep aşıldığını ve bizlere güvenerek iş yapmaya devam etmelerini söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim.


Güzel bir gün olsun.





70 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page