Her şeyin başı sağlık
Hepimiz hayatımızda bunu bir çok kez söylemişizdir. Hafif bir baş ağrısından ciddi sağlık şikayetlerine kadar yaşadığımız her sağlık sorunu yaşam kalitemizi etkiliyor. Gündelik hayatımıza konforlu devam edememek hem fiziksel hem de psikolojik açıdan yıpratıcı. Hızlı iyileşme, kaliteli ve zamanında alınabilen sağlık hizmetiyle mümkün oluyor.
Ciddi sağlık sorunları elimizdeki tüm kaynakları kullanmamıza, hatta fazlasını harcamamıza neden olabilir. Bir anda gelişen bir rahatsızlık ya da kaza sonrası tedavi ve iyileşme sürecinin maddi yükü her geçen gün daha da artıyor. Beklenmedik bu durumlar için sağlık sigortası önemli bir destek.
Geçmiş paylaşımlarda artan maliyetler ve hasarlar nedeniyle sağlık sigortalarının da tıpkı diğer sigorta branşları gibi ciddi bir yükselişte olduğundan bahsetmiştik. Çalışanları için sağlık sigortası yaptıran kurumların bütçelerini 3 kat artırmalarını tavsiyeler arasındaydı.
Sonuç, beklendiği gibi oldu; primlerdeki artışlar sigortalıları şok ediyor. Geçmiş sağlık durumu, yaş ve poliçenin kullanımı gibi bireysel risk faktörlerine ek olarak sektörün karşı karşıya olduğu maliyetler primleri kelimenin tam anlamıyla fırlattı.
Medikal enflasyon 2022 de %87 oldu, TSB verilerine göre prim üretimi artmasına rağmen sektörün hasar prim oranı 2022 Haziran itibariyle %84 dü.
Hastalık sağlık sigortalarında 2021 kasım 10 Milyar olan prim üretimi ,2022 Kasım sonunda 24 Milyar TL olmasına rağmen, reel değişim %19,4, Teknik Kar ise 1Milyar TL nin altında. Sigorta şirketlerinin ikinci 6 ayda ödedikleri hasarları dikkate alırsak, artan medikal enflasyon ve devam eden tazminat yükümlülükleri ile sektörün fiyatlandırmalarının nereye gideceğini öngörmek zor değil. Primlerin bu kadar yükseldiği ve yükselişin devam edeceği bu gibi dönemlerde sağlık sigortacıları titiz risk ve maliyet kontrolü yapmak zorundalar. (Hissetmesek de arka planda anlaşmalı kurumlarla ciddi pazarlıklar olduğunu tahmin edebiliriz)
Sigorta şirketleri öngöremedikleri maliyet artışlarının olduğu bir döneme daha girdiler.
Durumun üzücü tarafı kurumsal sağlık sigortalarında yenilemeler bir şekilde pazarlıklarla devam ederken, bireysel poliçe yenilemelerinin yavaşlamış olması.
Peki durum böyleyken, kurumlar ve bireyler ne yapabilir?
Kazanılmış haklar, çalışan memnuniyeti hedefleri IK bölümlerinin olmazsa olmazı.
Asgari ücrete yapılan son artış, kurumların ücret politikalarını zorlayacak, üstüne yan haklardaki artışlar eklenecek. Yol/ yemek ücretleri de etkilenecek. Kurumlar çok ciddi sigorta bütçelerine katlanmak durumundalar. Pek çok kurum mevcut planını korumaya çalışıyor.
Bireysel sigortalılar için ise durum daha zorlayıcı. Çok yakın zamanda işten ayrılan bir arkadaşımın bireysel sağlık sigortasına geçişte yaşadıklarını paylaşmak istiyorum.
Aile için başka bir şirketten indikatif teklif aldılar. 3 kişilik bir aile için gelen sağlık sigortası primi 117.000 TL idi. Ayakta ve yatarak tedavili bu teminatı almaya devam etmek zorundalar , doğal olarak ayda 10.000 TL'yi geçen prim nedeniyle diğer alternatiflere bakma ihtiyacı hissettiler. Sonra ne mi oldu?
Bu yüksek primler bir yana, sigorta şirketlerinin süreçleri gerçekten sabır gerektiriyor. Mevcut sigortacınıza alternatif teklif almak istiyorsanız öncelikle geçiş bilgilerinizin iletilmesi gerekiyor. Geçiş bilgilerinin iletilmesini istedi .Bunun için genellikle verilen süre 7 gün, pratikte sigorta şirketlerinin bu süreyi sonuna kadar kullandığını görüyoruz. Sigortalı yeni bir poliçe yaptırmak için bu 7 günü beklemek zorunda kalıyor, Biraz hatır gönülle bu süreyi öne çektik.
Ardından geçiş bilgilerinin iletildiği sigorta şirketinin risk değerlendirmesi başladı. İşte bu süreç de sancılı çünkü uzun yıllardır sigortalı olan bireylerin sigortalı oldukları dönemde bile ortaya çıkmış olsa mevcut rahatsızlıklarına ya istisna ya da limit konuyor, çeşit çeşit testler tahliller talep ediliyor. Elbette gözü kapalı teminat vermeleri beklenmiyor ama bu süreçler ve talepler bazen o kadar zaman alan, yorucu ve maliyetli süreçler ki, sigortalı çok kısa süre içinde tahlil mi yaptırsın, pazarlık mı etsin, alternatif planları mı değerlendirsin (o da sunulduysa) gibi kararları vermek durumunda bırakılıyor. Hasarsızlık indirimi, özel indirim adı altında yapılan indirimlerle bile bir önceki yılın 2 katı olan primlerle sigortalı olmak her geçen gün güçleşiyor. Üstelik teklifler neredeyse günlük , ertesi gün başka bir prim önerilebiliyor.
Teklifin iletilmesi, hakların devri ya da revizyonu gibi konuların konuşulduğu karar verme süreci boyunca sigortasızlık durumu devam etti (aynı şirkette kalmıyorsanız) . Zaten oldukça yüksek prim ödeyecek olan sigortalı teminatsız kalmamak için önceden harekete geçmesine rağmen, sigorta şirketlerinin süreçleri bunu neredeyse imkansız kılıyor. (Benzer durumu kendi poliçemde yaşadım, grup poliçesinden çıktıktan sonra yeniden sigorta kapsamına alınmam 15 günü geçti. Bu arada 3 yıl köşe bucak kaçtığım Covid'e yakalandım, neyse ki hafif atlattım ama hastanelik de olabilirdim, çıkacak faturayı düşünemiyorum) Bahsettiğim aile daha fazla sigortasız kalmamak için mevcut şirketlerinde çokta içlerine sinmeyen bir planda karar vermek zorunda kaldı.
Sağlık sigortası bir lüks değil, bir ihtiyaç, medikal enflasyonun artışı ortada, ilaç ve tedavi maliyetlerinin yüksekliği de herkesin malumu. Gelirlerindeki artış tüm bunların altında kalsa da sigortalarını devam ettirmek için ciddi bütçeleri ayırmaya hazır sigortalılar çoğunlukta. Fiyatlama ve hizmet açısından sağlık sigorta şirketlerinin yaklaşımları ve çalışma mantığı anlaşılsa da teklif süreçlerinin sigortasız kalmayacak şekilde hızlandırılması gerçekten herkesi rahatlatacak.
Sağlık hizmeti devletin vatandaşları için sağlaması gereken temel hizmetlerin başında geliyor. Son yıllarda sağlık alanında yapılan devasa yatırımlar sevindirici olmakla beraber, uzman hekim ve ilaç bulmadaki zorluklar, medyada sık sık dile getirilen sağlık hizmetine ulaşmada yaşanan sıkıntılar, değişen sağlık sorunları, sağlık kuruluşların yükü, tedarik sorunları gibi faktörler özel sigortalara yönlendiriyor.
Gelir dağılımına bakıldığında, alım gücü olan kesim belli (onlar da zorlanıyorlar). Sektörün pastasını büyütmek için primleri artırmak dışında çözümler getirmesi gerekli görünüyor. Benim uzun yıllardır gözlediğim, anlaşmalı ağlar, hasar süreçlerine yapılan teknolojik yatırımlar, hızlandırılan provizyon süreçleri dışında sigorta şirketleri yıllardır aynı ürünlerle piyasada.
Son yılların parlayan yıldızı TSS- Tamamlayıcı Sağlık, pek çok kişi ve kurum TSS ile sigortalı oldu. TSS primleri de ne yazık ki geçmişteki gibi değil. Maliyetleri artık oldukça yüksek, TSS anlaşmalı kurumları ise her sigortalının tedavi ihtiyacına ve beklentisine uygun olmayabiliyor. (Bu yıl özel sağlık primleri çok yüksek olduğundan planlı muayene ve tahlil maliyetlerini kendim üstlenmeye karar vererek ailem için TSS ve Sadece Yatarak tedaviden oluşan iki ayrı sigorta programı ile devam etme kararı aldım)
Pandemi ile hayatımıza giren görüntülü sağlık hizmetleri zaman ve maliyet açısından avantajlı, her sağlık sorunu için uygulanabilir olmasa da kontrol, danışmanlık, yönlendirme, teşhis için gerekli işlem ve tahlillere önceden karar verilerek maliyetlerin kontrol edilmesi açısından faydalı.
Daha uygun primlere yaptırılabilen Kritik Hastalıklar Sigortası ise poliçede yer alan hastalıklardan birine yakalanıldığında sigortalıya toplu ödeme yapan önemli bir finansal destek sigortası. Uzun yıllar aynı sigorta şirketinden bu poliçeye sahiptim, bir süre sonra şirket bu sefer kadınlara has olan kritik hastalıklar sonucu devreye giren bir poliçe daha tasarladı, tanıtımını yaptılar, neden olmasın dedim ve yaptırmaya karar verdim. Tam ödemeyi yapacakken 3 ay bekleme süresi olduğu bilgisini verdiler. İlk kez sigortalı olacaklar için anlaşılır bir talep olsa da yıllardır poliçeyi yaptıran bir sigortalıya ve mevcut poliçede her türlü kanser zaten teminattayken, kadınlara özel kanser türü için bekleme süresi koymak mantıksız gediği için bu bekleme süresini kaldırmalarını istedim, yapamayacaklarını söylediklerinde de her iki poliçeyi yaptırmaktan vazgeçtim. Sonrasında takip etmedim, umarım bu gibi önemli detaylar artık daha dikkatle ele alınıyordur.
Bir diğer seçenek Mikro Sağlık Sigortaları (Micro Health Insurance) MHI, “riskin olasılığı ve maliyetine göre belirlenen prim karşılığında düşük gelirli kişilerin finansal riske karşı korunması” olarak tanımlanabilecek mikro sigorta türü, özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaygınlaşan ve düşük gelir seviyesindeki bireyler için planlanmış bu mini kapsamlı poliçeler gelecekte karşımıza çıkabilir.
Son yıllarda sık sık karşımıza çıkan pek de anlaşılmayan Wellness -“Sadece hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyi olma hali" kavramına dikkatinizi çekmek istiyorum. Özellikle genç nesil bu konuyu ciddiye alıyor.
Sağlık sigortası şirketlerinin geleceğin sigortalıları olarak genç kuşağı odağına alarak "Bedensel ve Ruhsal İyiliği" teşvik eden programlara yapacağı yatırımlar ve destekler daha çok gündeme alınabilir. Dünyada sağlık sigortaları ile wellness yöntemlerini birleştiren ürünler sigortalıların hizmetine sunulmuş durumda. Sağlıklı yaşam programları, daha iyi sağlığa ek olarak, gelecekte sigorta şirketlerinin birikimlerini indirimli primler veya ödüller yoluyla poliçe sahiplerine geri aktarmalarına imkan tanıyarak, gelecekte hasar olasılığı daha düşük daha sağlıklı bir sigortalı portföyünü mümkün kılar. Ülkemizdeki sağlık sigortacılarının da sürekli yangın söndürdükleri yorucu ve yoğun ticari gündemlerinden biraz başlarını kaldırıp uzun vadeli geleceği düşünerek teminat kapsamına wellness hizmetleri eklemelerinin önünde hiçbir engel yok.
25 yılı aşkın süredir sağlık sigortalı olarak hiç ihtiyacım olmasın ama mutlaka sigortam olsun diyenlerdenim. Her geçen gün daha da artan primler ve değişen koşullarla günün birinde devam edemeyecek olma ihtimali hepimiz için geçerli. Temel insan hakkı olan kaliteli ve etkili sağlık hizmeti için bu kıymetli güvencenin devlet ve özel sektör işbirliği ile daha çok insana ulaşmasını diliyorum.
Herkese sağlıklı günler dilerim.
Comments